Ukrayna’nın güneybatı bölümünde yer alan Odessa, Kiev, Kharkiv ve Dnipropetrovsk’den sonra Ukrayna’nın dördüncü büyük kentidir. Ukrayna’nın en gelişmiş şehirleri arasında yer alan Odessa’da 2 unsur bariz bir şekilde göze çarpmaktadır. İlki liman şehri olmanın getirdiği etkilerin ve denizcilik kültürünün şehrin hayatına direk karışmış olmasıdır. Şehrin 1’i merkezde konumlanmak üzere çevresiyle birlikte 3 tane limanı bulunmaktadır ve Ukrayna’nın deniz ticareti ile dışarıya açılan kapısı konumundadır. Doğu Avrupa ve Asya’yı, Akdeniz’e bağlayan köprü niteliğindeki kent, tarihi boyunca Osmanlı, Ukrayna gibi farklı kültürlerin egemenlik arayışlarına sahne olmuş ve bu nedenle de Odessa gezilecek yerler açısından ziyaretçilerine oldukça zengin seçenekler sunmaktadır.
19. yüzyılda inşa edilmiş ve birçok korunmuş binanın bulunduğu Odessa şehrinin en güzel ve ilginç manzaralarını görmek istiyorsanız, bu caddeye gitmenizi tavsiye ediyoruz. Çok sayıda tarihi figürün, kültür ve bilimin en parlak temsilcilerinin, bu binalardan geçerek yaşadığını da hatırlatmak isteriz. Şehrin can damarı ve en hareketli noktası olan Deribasovska’da, çoğu otel olarak hizmet veren karşılıklı dizilmiş şık binalara ve bu binaların altında yer alan kafe, restoran, bar seçeneklerine rastlamak mümkün. Ayrıca Cadde içide ‘Yaşam Bahçesi’ adıverilen yemyeşil bir bahçe bulunuyor. Parkın girişinde Ukaynalı Caz sanatçısı Leonid Utyosov’un banka oturmuş bir heykeli bulunuyor. Trafiğe kapalı olan ve kent sakinlerinin özellikle bahar – yaz aylarında yoğun olarak vakit geçirdiği cadde, özellikle yiyecek ve içecek açısından hem global hem lokal alternatiflerin rahatlıkla bulunabildiği bir nokta.
1837-41 yılları arasında inşa edilen üzerinde tarih görünümünü eksik etmeyen bu merdivenler 192 basamaktan oluşmaktadır. Şehri limana bağlama amacıyla yapılan merdivenler yapıldığında 200 basamaktan oluşmaktaydı ve bugünkü mimari yapısı ile inşa edilmişti. Daha sonra limanı genişletme amacıyla merdivenlerin ilk 8 basamağı toprağa gömülmüştür ve günümüzde 192 basamağı bulunmaktadır. Potemkin Merdivenleri, dikkat çekici görüntüsü dışında önemli bir görevi de üstleniyor ve Primorska Caddesi ‘ni, marinaya bağlıyor. Avrupa’nın en dikkat çekici 10 merdiveni arasında bulunan optik illüzyon yöntemi ile inşa edilen merdivenlerden yukarı doğru bakıldığında sadece yükselen basamaklar görünüyor ancak merdivenlerin sonu görünmüyor.
Potemkin Merdivenleri ile birlikte kentin en eski yapılarından biri olan Odessa Opera Binası, ilk olarak 1810 yılında inşa ediliyor ancak 1873 yılında çıkan yangından dolayı büyük ölçüde zarar görüyor. Ardından 1887 yılında tekrar yapılan bina, Neo – Barok akımının en ihtişamlı örnekleri arasında yer alıyor. İç mimari açısından Fransız Rokoko izleri taşıyan yapı, at farklı tasarımı sayesinde eşsiz bir akustik meydana getiriyor. Çaykovski, Rahmaninof, Isadora Duncan gibi dünyaca ünlü isimlerin yeteneklerini sergiledikleri eşsiz bir mekân olan Odessa Opera Binası, iki bine yakın izleyici kapasitesiyle Ukrayna’nın da en büyük opera binası.
Yeşil ve mavinin bir arada olduğu Odessa’da özellikle ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri de Primorsky Bulvarı’dır. Şehrin 3 önemli merkezinden biri olan Primorsky Bulvarı, Odessa’nın ilk başkanı Duke de Richelieu’nun anıtı ve Potemkin Merdivenlerinin bulunduğu alana açılıyor. Richelieu Dükü Anıtı, Şehrin gelişimine büyük emek harcayan Richelieu Dükü’nün anısına yapılan anıtın para çantasına dokunulduğunda zengin olunacağına inanılıyor.
Arkadia Plajı, kentin en popüler bölgesi. Gündüz denize girip akşam eğlenebileceğiniz Arkadia Plajı, deniz kum ve güneş üçlüsüne renkli gece hayatını da ekliyor. Arkadia Plajı, geniş kumsalıyla, berrak deniziyle, kafe, bar, restoran ve gece kulüpleriyle kesinlikle kentin en hareketli ve renkli noktaları arasında bulunuyor.