Ukrayna Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Olesya Mercan Derneğini anlattı
Ukrayna diasporası için güzel bir haber: Antalya’da Ukrayna Kültür ve Sanat Derneği açıldı. Yeni kurulan Dernek Başkanlığı görevini Olesya Mercan aldı. Bu dernek, faaliyetlerini Konyaaltı ilçesinde sürdürecek. Bir yıl boyunca çalışmasına rağmen, resmi şekilde ancak bir süre önce kurulabilmiş derneğin başkanı, Ukr-Ayna Portalı muhabiri ile konuşup Türkiye’deki yaşam hikayesini ve dernek kuruluşu fikrinin nasıl ortaya çıktığını anlattı.
UA: Olesya Hanım, bize Türkiye’ye geliş hikayenizi anlatır mısınız?
OM: Daha Ukrayna’da yaşarken 2001’de bir Türk ile evlenmiştim, buraya ise 2003 yılında geldim. Fakat hemen Antalya’ya değil, öncesinde Bursa’ya geldim. Orada diplomamın denkliğini alıp direk işe başladım. İlk olarak ‘Milli Dram Tiyatrosunda’ konzermeister olarak, sonra ise 4 yıl boyunca Bursa ‘Nilüfer’ Belediyesi’ çapında olan bir müzik okulunda piyano öğretmeni olarak çalıştım. Her şey iyi gidiyordu fakat bir süre sonra eşimin işi dolayısıyla Antalya’ya taşınmamız gerekti. Buna cesaret etmek zordu, çünkü Türkiye’de bir devlet kurumunda çalışmak, üstelik dersleri ise Türk dilinde vermek benim için büyük bir başarıydı. Ev halkıyla ortak ve kesin bir karar verdik; taşındık ve artık buradayız. 2010 yılında ‘Majör’ adlı kendi müzik okulumu açmaya karar verdim ve her şey bu kararı vermem ile başladı diyebilirim.
UA: Yabancı bir ülkede yaşamak size neler hissettiriyor? Ukrayna’ya ait olan en çok neyi özlüyorsunuz?
OM: Antalya’ya gelir gelmez âşık oldum, sanki cennetten bir köşede yaşıyormuşum hissiyatı veriyor. Özellikle her gün kendi milletinden insanları görüyorsan şehre alışmak ve sevmek daha da kolay hale geliyor. Türklere çok nadir rastlıyorum (şaka yapıyorum tabii). Bursa’da yaşadığım zaman, burada Ukrayna insanlarını ne kadar çok özlediğimi anladım.
UA: Antalya’da dernek kuruluşu hikayeniz nereden başladı? İlk adımlarınız nelerdi?
OM: Memleketimde savaş devam ediyordu… Ukrayna’nın bir komşusu toprağımızdan çalmaya karar verdi ve oğlum Vasıl gönüllü olarak savaşa gitti… İki yıldır orada. Artık çok iyi anladım ki sadece gözler değil, kalp de ağlayabilir. Geçen sonbaharda kendimi ancak toparlayabildim, çocuğum Ukrayna’yı Doğu’da savunuyorsa ben de kendi kendime, Türkiye’de ülkemin kültürünü koruyup, tanıtabilirim dedim. Sonra ise Facebook’ta, ‘Ukrayna Halk Şarkı Korosu’ açılacakp diye bir haber paylaştım. Çok fazla merak eden, katılan oldu. Bu şekilde hem koromuzun hem de derneğimizin hikayesi başlamış oldu. Varoluşumuzu resmi hale getirmek için bir toplum kuruluşu, yani dernek olduk.
UA: Karşılaştığınız en büyük zorluğu hatırlıyor musunuz? Aynı yoldan gidecek olanlar için neler tavsiye edebilirsiniz?
OM: Bizde her şey koro etrafında başladı. Bir araya gelip çok şarkı söylüyorduk, o yüzden bunu resmileştirelim ki herkes bu güzel şarkıları duyabilsin istedik. Derneği kurmak için bütün komşularımızdan izinleri ve imzaları almamız gerekiyordu çünkü o zaman için, bizim tek dinleyicilerimiz onlardı. O an dedim ki bittik galiba, hiçbir şey yapamayız. Fakat sadece bir akşam içinde gereken tüm imzaları aldık ve herkes bize başarılar diliyordu. Meğer bizim Ukrayna şarkılarını çok beğenmişler! Bu bizim için seslerimizi yükselten, kalplerimizi kanatlandıran bir gelişme oldu.
UA: Gelecek ile ilgili planlarınız nedir?
OM: Pek yakında derneğin açılış konserini yapacağız. Bu etkinlik 16 Kasım saat 19:00’da Konyaaltı Belediyesinde gerçekleşecek.
UA: Derneğin üyelerinden bize bahseder misiniz? Bugün dernekte kaç üye var?
OM: Size derneğin kaç üyesi olduğunu anlatıp Gogol’un ‘Ölü Canlar’daki karakteri Çiçikov’a benzemek istemiyorum. Bizim sadece var olduğumuzu, aktif olduğumuzu söylemek yeterli olur. Bunun için herkesi kendimizi tanıttığımız ve şarkı söylediğimiz konserlere davet ediyorum.
UA: Grubunuzun aktivistleri daha bir yıl önce Ukrayna Halk Şarkı korosu ‘Berehınya’’yı kurdular. Bize bu koroyu da anlatır mısınız?
OM: Her şey vatan hasreti duygumuzdan başladı. Biz Ukraynalılar şarkısız kendimizi düşünemeyen bir milletiz. Bu düşünce çerçevesinde “Berehınya” ortaya çıktı. Açılış günü Noel gününe denk geldi ve tiyatro gösterisi yaptık. Sonra Taras Şevçenko’nun yıldönümü konseri, Zafer günü konseri vardı. Mayıs ayında M. Lısenko’nun satirik ‘Koza-Dereza’ operasını sahnelendirdik ve birkaç konser daha yaptık. Provalarımız haftada 2 gün 2 saat şeklinde, her saniyesi çok yoğun çalışmalarla geçiyor ve hep şarkı söylemekle dolu. Türk komşularımız da sağ olsunlar bizi hep şikayetsiz dinliyorlar. Bazen şakasına da olsa Türkler bizi şikâyet ederler diye biraz korkuyorum ama çok şükür anlayış gösteriyorlar.
Koromuz üyelerinin, Ukrayna’nın farklı köşelerinden geldiğini vurgulamak isterim. Kırım, Donetsk ve Luhansk dahil bütün bölgelerden temsilciler var. Bir araya gelme ve kendimize özgü şeyleri koruma isteği bizi birleştirdi, bence bu yüzden ruhumuz o kadar güçlü. İnsanlar şarkı söylerken ağlıyor. Bunun sebebi de şarkıda hem acı hem sevinç hem de aşkın yansıtılmasıdır. Biz yenilmez bir milletiz, dolayısıyla savaşın çok yakında biteceğine inanıyorum. Dünyada yenemeyeceğimiz güçlük yoktur. Bunu koroyu kurduktan sonra daha iyi anladım.
UA: Derneğiniz üyelerine ve Ukrayna diasporası temsilcilerine ne dilemek istersiniz?
Öncelikle koromuzun üyelerine karşı gösterdikleri anlayış ve sabırdan ötürü, sonrasında da sağlamış oldukları büyük katkılardan dolayı teşekkür etmek istiyorum. Buradan herkese, birbirlerini destekleyen, saygı gösteren ve yardım eden insanlar oldukları için minnettar olduğumu belirtmek isterim.
Ümit ediyorum ki, Allah’ın yardımıyla daha çok uzun zaman şarkılarımızla Ukraynalıların kalplerine dokunmaya devam edeceğiz. Tüm Ukrayna diasporasına sanat ve bilim alanında başarılarının devamını dilerim.
Çeviri – Tetiana Naimanova